İtalya'ya yaptığım seyahatlerin birinde üzerinde Quaderno yazan ekolojik defterlerden almıştım. Ekolojik ve doğal olan her şeye aşırı düşkünlüğümden olmalı defterler tatlı pastel renkleriyle dikkatimi çekmiş, fiyatları da uygun olduğundan her renginden birer tane almıştım. Bana defter dayanmıyor. Bugün bir tane boş defter ararken baktım ki hepsini kullanmışım maşallah. Turuncu olanının ilk sayfasında, Elixir albümünün Sevi Dizeleri adlı parçasını kurgulamışım. (Klarinet giriş yapacak, vokalin melodisini çalacak. Klarinete harmonika eşlik edecek....). Parça bu şekilde kaydedilmedi ama ben bu notları okurken gülümsedim. Zaman öyle hızlı akıyor ki. Daha soğrusu ben çok şey yaptığım için zamanın nasıl akıp gittiğini farkedemiyorum. Turuncu defteri bırakıp pastel pembe renkli olanı açtım. İlk sayfadan itibaren İtlayanca çalışmak için bu dfteri ayırmış olduğumu gördüm. Şöyle şeyler var: Chiacchiere: Chatting, Purtroppo: Unfortunately, Estero: Abroad...... vs.
Gri-mavi arası bir renkte olan defteri açtım. O da İtlayanca'ya ayrılmış. Il fiore: çiçek, il bicchiere: bardak....il kane: köpek, vs.
Sonuçta açık sarı defterin ilk sayfasını koparıp, (orada da müzikle ilgili notlar vardı ama... ) bu sayfayı kitap ayıracı gibi kullanmak üzere bugün yeniden okumaya karar verdiğim bir derginin okumakta olduğum bölümüne koydum. Ve bu tatlı açık sarı defterin ön yüzüne yeşil keçeli kalem ile yazdım: 2013 . Sonra da defterin ilk sayfasına, 2013 yılında istediklerimi listeledim. Bir de mantra belirledim kendime. 2013 yılı boyunca hep tekrarlayacağım bir mantra.
Şu yeniden okumaya karar verdiğim dergi ise taaa 2007 yılında almış olduğum Mart ayı sayısı "Body & Soul" diye bir dergi. Hani şu güncel psikoloji ile ilgili faydalı bilgiler veren, fazla derin olmayan ama yine de insana iyi gelen dergilerden. Önemli bir farkı ise "organik, ekolojik" meselesine önem vermesi. Bu da tam benlik bir mesele. Hani bir şey okurken okuduğunuz şeyler sizi pek çok başka şeye taşır. Ben de kendimi bilgisayarın başında, not ettiğim siteleri ve kişileri internette araştırmak üzere buldum. Saatlerin nasıl geçtiğini anlayamadım yine. Şimdi niye yazıyorum bunu? Söyleyeceğim: Araştırdığım sitelerden birinde gördüğüm bir habere takıldım da..."MNN Mother Nature" adlı bir çevreci site bu. Şöyle bir haber vardı. "9 Celebrities Who Haven't Aged Well / İyi yaşlanmayan 9 ünlü" Haberin büyük fotoğrafı da seksenli yıllarda seksi kadın sembolü olan bir artiste ait idi. Yan yana iki resim koymuşlar. Gençlik yıllarındaki hali ve yaşlanmış hali. Biri genç, diğeri yaşlı, Ve küçük karelerde muhtemelen hepimizin çok iyi tanıdığı hepsi dünya starı olmuş insanlar. Habere göre, iyi yaşlanmayan yıldızlar. Haberin altında ise, pek çok okurun kınayıcı tepkisi yer alıyor. Hepsi de "böyle bir sitede böyle bir haberin ne işi var, bu ne sığ bir bakış açısı!" şeklinde özetlenebilecek tepkisel yorumlar yazmışlar. Ben de bir şeyler yazayım, dedim ama internetin şu insanı deli eden hantal prosedürleri yüzünden başarısız oldum. (Üye olun, giriş yapın, profil oluşturun, mail hesabınıza doğrulayıcı posta gönderdik vs. vs.). Pes ettim sonunda. Demek istiyordum ki : Günümüzde, amacı ne olursa olsun artık dikkat çekmek ve olabildiğince çok tıklanmak, azami ölçüde yorum almak için, insanları kızdıracak, öfkelendirecek, tepki vermelerini sağlayacak şeyler bile bile yayınlanıyor. Öyle sanıyorum ki, MNN "onlar gibi kötü yaşlanmak istemiyorsanız dikkatli olmalısınız, kendinize iyi bakmalısınız" gibi bir mesaj vermeye çalışarak adeta ibret olsun diye bu yıldızları haberine malzeme yapmıştı ve insanların tepkilerinden, olumsuz olsalar bile hoşnuttu. Tıklanıyordu ya!
Bir yılı daha geride bıraktık ve yine "görece" yaş aldık ya, ben de bir iki laf etmek istiyorum yine, yaşlanmakla ilgili. Yaşlanmak görüntüde başlamıyor. Beyinde başlıyor. Kırışıklarda, deforme olmuş bir görüntüde veya üzerimize oturan kilolarda değil sorun. Asıl sorun düşüncelerin yaşlanması, beynin ağırlaşması,puslanması, hevesin kaybolması.... Beyin düşüncelerle, yep yeni fikirlerle aktif olduğu sürece, yaşlanmak diye bir şey söz konusu değil. Böyle bir insan her geçen gün kendisini daha iyi hisseder ve her geçen gün yaşamdan, öncekine nazaran daha çok zevk alır. Böyle bir kişi her geçen gün bir şey kazanmış, her geçen günü gereksiz şeylerden, düşüncelerden kendisini arındırmak üzere kullanmak suretiyle kendisini yeniden yepılandırabilmiş kişidir. Geçen zamanı bir ağırlık, bir iç basınç gibi taşımamalıyız.
Kendi adıma 2013 için belirlediğim bir mantram var dedim ya, benim ki " sardunyalı pencere".
2013 yılı boyunca her fırsatta bu mantrayı tekrarlayacağım. Bu benim iç evimi temsil ediyor. Kendi yaşamımla ilgili pek çok başka şeyin de sembolü ama bu kişisel şeylerle kimseyi sıkmak istemem. "Sardunyalı pencere" benim güzel düşüncem olacak bu yıl. Listeme yazdığım hayallerimin peşinde yürürken ( koşmak demedim) bir de şunlara dikkat edeceğime dair kendime söz verdim:
-Enerjini sömürmek isteyen, sana kendini iyi hissettirmeyen insanlardan uzak dur.
-Hayır, demekten çekinme.
-Zaman hareketin ölçü birimidir. Bunu unutma. Kalp ritminin dışına çıkma.
Ve sizinle, zamanın durmuş, donmuş gibi göründüğü San Gimignano'dan bir fotoğrafımı paylaşıyorum. San Gimignano: Bir iç çekiş.
San Gimignano, bir iç çekiş. |
kalbimin sesi derim ya hep sana; yine duydum, daim ol! un bacio grande..
YanıtlaSil