En zevk aldığım ve bana en çok heyecan veren yolculuklar
fazla plan yapmadan öylesine kendimi yollara bıraktığım yolculuklardır.
Rastgele girdiğim sokaklarda keşfettiklerim, nereye çıkacağını bilmediğim yep
yeni bir sokakta yaşadığım kaybolmuşluk ve yabancılık duygusu, sonra o sokağın
çıktığı yep yeni bir alan. Belki başka bir sokak, belki bir meydan, belki,
çıkmaz sokak, geri dönüp başka bir yere sapmak.
Bu dünyada güzel haberler, yalnızca güzel haberler veren
siteler, yayın kanalları var mı diye internette araştırma yaparken yine bir
sayfa beni başka bir sayfaya, bir yazı başka bir yazıya taşıdı ve ben sonunda
kendimi zen ile ilgili şeyler okurken buldum. Amaçsızlık ta bunlardan biri.
Yaşam biçimim, hayat, çalışmaya ve yolculuklara bakışımla çok örtüştüğü için de
kendimi iyi hissettim. Baharla, ışıldayan gök yüzü ve uyanan tabiatla,
geçtiğimiz aylardaki yoğun çalışma tempomun da bir hedefe ulaştığını bilmenin
rahatlığıyla, sakin sakin, derin derin nefes alarak aheste ve amaçsız yürüyüşlere
çıktığım, güzel müzik, iyi ve güzel olan ne varsa ruhumu onlarla beslemeye ve
dinlendirmeye çalıştığım şu günlerde ben de yalnızca şu güzel haberler hakkında
yayın yapan siteler gibi olmak istiyorum . Çünkü dünya üzerinde her gün
milyonlarca güzel şeyler de oluyor. Kötü üzerinden ilgi çeken tüm yayın
kuruluşlarına karşı böyle güzel şeylerin de var oludğuna dikkat çekmek
istiyorum. Çünkü insan unutuyor. Çünkü insan genel olarak iyi şeylerin kadrini
bilmemeye meyilli. Ve medya kanalları insanın bu zaafiyetini çok güzel
kullanıyor.
Sık sık soruyorlar bana: Planların neler? Bundan sonraki
projen ne? Veya kızının geleceğe dönük planları ne? Oğlun ne yapmayı düşünüyor?
Bu tür sorular sorulduğunda apışıp kalıyorum çünkü her defasında verecek bir
cevap bulamıyorum. Bir şeyler geveleyip, “ben pek uzun vadeli planlar
yapmıyorum” diyorum. Pek inandırıcı bir cevap olmuyor belki. Ama sonsuz sayıda
olasılığın bulunduğu bu evrende insan nasıl oluyor da bazı planlar yapıp bu
planların planladığı şekilde gerçekleşeceğini düşünecek kadar iddialı olabiliyor?
İşte ben bunu anlayamıyorum. Bu bana imkansız gibi geliyor. Ben o sonsuz
olasıktan bir tanesiyim yalnızca ve yapacağım bir planın planladığım şekilde
gerçekleşmesi olasılığı da sonsuzda bir sanki.
Tek yaptığım şey çalışmak. Her daim üzerinde çalıştığım bir
şey oluyor. Her zaman çalışırım. Hatta bugün ekmek almak için çıktığım yarı
amaçlı (çünkü amacım başka bir semtte ev usulü mayalı ekmek yapan bir dükkandan
ekmek almak idiyse de ben farklı yollara saptım ve o dükkana varana kadar hiç
planlamamış olduğum şeyler yaptım.) yürüyüşüm sırasında düşündüm ki benim işle
tatil arasında bir ayrım yapmam da mümkün değil. Çünkü işimi çok severek
yapıyorum ve tatile ihtiyaç duymuyorum. Sanki her daim tatildeyim. Yorulsam da,
zaman zaman çok yorgun düşsem de gerçek bu. Çalışırken de tek amacım
becerebileceğimin en iyisini yapmak için çalışmak oluyor. Hedefe değil de işin
kendisine kilitleniyorum. O çalışma kendiliğinden bir sonuca gidiyor. Bazan da
gitmiyor. Ama öyle zamanlarda da hayatın ne kadar sonsuz büyük olduğunu,
gerçekleşmediği için üzüldüğüm şeyin
kimbilir o sonsuz olasılıklardan hangisini karşıma çıkaracağını düşünüp teselli
buluyorum.
Bu akşam bu yazıyı da öylesine içimden geldiği için yazdım.
Böyle bir planım yoktu.
Amaçsızlık gerginliği azaltır. Fazla planlı olmak rijitlik
getirir. Rijitlik ise kırılganlık. Çok rijit olan hiçbir şey sarsıntılara ve
zorlanmalara gelemez. Elastikiyet sağlamlık, dayanıklılık demektir. Amaçsızlık
sınırları genişletir. Sonsuz olasılıklara yelken açar. Ancak şu elastikiyet
meselesini de abartmamak lazım. O zaman sistem dengesini kaybeder, labilleşir.
Biraz mühendisçe bir açıklama oldu ama demem şu ki amaçsızlık yan gelip yatmak,
zaman öldürmek gibi anlaşılmamalıdır.
Belki yarın amaçsız bir Pazar yolculuğuna çıkarsınız.
Size iyi yolculuklar.....