Suçlu muyum? Alışveriş yaptım.
Her şeyi seviyorum ya, mağaza gezmeyi de seviyorum. Kendime uygun şeyler bakmayı, param olduğunda almayı, farklı giyinmeyi, iyi giyinmeyi, kendi kreasyonumu oluşturmayı...
Hele fiyatların iyice dibe vurduğu ucuzluk zamanlarında, sezonda beğenip te almadığım şeyleri bulur ve yüzde yetmiş daha ucuza alırsam bayağı seviniyorum. İtiraf etmeliyim, zaman içinde, her daim düzgün giyinmeyi gerektiren bir yaşam biçimine sahip olmamla ilgili olarak zenginleşen gradrobum nedeniyle kazandığım toklukla artık “şu parçaya hemen şimdi sahip olmalıyım” gibi bir aceleciliğim veya hırsım kalmadı. “Beklesin bakalım” diyebiliyorum.
|
Harrods'ın çayları |
|
Süsleniyorum, öyleyse kadınım |
|
Bu ellerle nasıl iş yapılır? Bu eller seyredilir. |
Bir amaç veya hırsa dönüşmediği sürece bütçeye uygun alış veriş yapmak, birkaç parça yeni şey almak, hayatlarımıza renk katar. Bende hep böyle olur. İnsanoğlunun yarattığı her şey bende heyecan uyandırıyor. Kumaşı ve tasarımıyla özel bir giysi benim için sanat eseridir. İnsanı özel kılan, her türlü kötülüğünü tahammül edilir ve affedilir kılan şey onun yaratma becerisi bana göre. Her toplumun, her kültürün kendine özgü bir yaratma, üretme ve üretilenleri alıcılarına sunma sistemi var. Mağazalarda veya Pazar yerlerinde, fark etmez. Nerede olduğu farketmez. Padova’nın tarihi meydanlarından birine kurulan yerel pazara Alpler’den gelen bir masif kesme tahtası bana nasıl heyecan veriyorsa, alışveriş merkezlerinden birinde gördüğüm ham keten etek veya başka bir şey de başka türlü bir heyecan verebilir.Eminim, her insanın, bu bağlamda heyecan duyduğu şeyler farklıdır. Ayder Yaylası yolu üzerindeki küçük dükkanlarda satılan hemşin patikleri veya orman sarmaşığından yapılma yöreye özel sepetler veya kestane ağacı kabuğundan örme zembil bana nasıl heyecan veriyorsa, veya fırtına deresine bakan bir balkonda çay içmek bana nasıl mutluluk veriyorsa, Harrods mağazasında, askılarda salınan Missoni elbiseler veya bir birinden güzel kutularla raflarda alıcısını bekleyen çaylar ve çay aksesuarları da başka türlü heyecan veriyor. Heves denen şey böyle bir şey. Satın almak üstüne kurulu bir heves değil ama yaratılanları görmek, bakmak, izlemek, heyecan duymak, değerlendirmek Bütün bunlar insanoğlunun en güzel yüzünü temsil ediyor: Yaratmak.
|
Peynir en güzel ağaçta servis edilir. |
|
Bir zamanlar, plastik torbaların bulunmadığı eski zamanlar zembillerin içinde saklı. O zamanları şimdi duvarlarımıza asıp iç çekiyoruz. | | |
Gelelim suçluluk meselesine. Dünyanın başka yerlerinde yiyecek sıkıntısı çeken insanların haline. Doğrusu, sırf marka olduğu için binlerce lira verip bir çanta alsaydım, düşünürdüm, “bu paraya kaç çocuk okutulur, kaç işçinin aylığına tekabül ediyor” diye. Öyle düşünüyorum ki, bu adaletsizliğin sebebi, bizler gibi insanların bu masum harcamaları değil daha daha büyük hesaplar yapanların yarattıkları dengesizliktir. Bunun üzerine uzun ve derin konuşmalar yapılabilir ancak ben bunu yapmak istemiyorum. Bugün yapmak istemiyorum. Üstelik, Hindistan’da hemen her kadının üzerinde gördüğümüz o muhteşem renk uyumu ve estetik parayla, alım gücüyle açıklanabilir mi? Afrikalı bir kadın, bedenine doladığı kumaşla başlı başına bakılası bir sanat eseridir. Yaratıcılık parayla pulla sahip olunabilecek bir şey değildir. Eldeki malzemelerden ortaya yeni bir şey çıkarabilmektir.
|
Hindistan’da hemen her kadının üzerinde gördüğümüz o muhteşem renk uyumu ve estetik parayla, alım gücüyle açıklanamaz. |
|
|
Giyinmek güzeldir. |
Dostlarım, bugün, hep hayal ettiğim gibi bir sırt çantası aldım. Yıllardır bakar dururum. Şöyle istediğim gibi bir sırt çantası bulamamıştım. İstediğim gibi bir çantayı sezon başında görmüş ancak fiyatını görünce geri çekilmiştim. “Beklesin bakalım” demiştim. Bugün çantayı satan yabancı mağazanın vitrininde “İndirim %50 + %30” yazıyordu. Aldım tabi. Yolları ve yolculukları bunca seven birine yakışmaz mı? Siz olsaydınız almaz mıydınız? Arada bir yaptığınız benzer kaçamaklar için size suç ortaklığı teklif ediyorum. Biliyorsunuz, her türlü suç , oratklılkla daha kolay taşınır. Veya, biz öyle sanır, kendimizi avuturuz.
|
Her yolcuya lazım. |