Sweet Dreams With Nanni
These are my lullabies. They have never been sung or written before. When I was burdened with heavy engineering jobs, I found myself writing these lullabies on the dinner table in the living room. There, under the dim light, within the peace of mind that I belong in, surrounded by objects that I love, I wrote these lyrics within a few hours. Actually this became the things that I miss. Maybe it was a desire to return to when everything were simpler, pure, fun, when everything and everyone were loved easily and unconditionally, nature and earth, air, water, every bite of food in our mouths, the lukewarm taste of milk, the red berries, wolves, foxes, snakes.. I could not sing to my children in my native language, because no one sung them to me. So I wrote these lullabies because I wanted to be sung to, and I wish that I had sung to my children with these lullabies. When I was raising my children, I read a lot of Maria Montessori, and I knew how important repetition of repetition was when educating children. I used the same method writing the lyrics. I wrote them within a night. The morning after, I contacted Jon Wygens. I booked my flight to London months before and organizations were made. For one week, we worked in an absurd studio above an old metro station in which probably old station chiefs are living. When we got tired we hit the streets of London. We were very happy while recording, we had fun. We imitated the lamb voices in Tikani Nanni with our own voices. We yawned a lot, we got sleepy.
I hope you will feel similar things as you listen, as you dive into luminous dreams.
Sweet dreams….
Read this in Turkish
Nanni İle Tatlı Rüyalar
Bunlar benim ninnilerim. Daha önce hiç söylenmedi, yazılmadı. Ağır mühendislik işleri yüzünden bunalmış olduğum bir sırada kendimi salondaki yemek masasının üzerinde ninnileri yazarken buldum. Orada, loş ışıkta, ait olduğum huzurun içinde, sevdiğim objelerin arasında bir çırpıda birkaç saat içinde yazdım sözlerini. Aslında özlediğim şeylere geri dönüştü bu. Her şeyin çok daha basit, saf, eğlenceli olduğu, her şeyin ve herkesin kolayca ve dolaysızca sevildiği, doğayla ve toprakla, havayla, suyla, ağzımıza attığımız her lokmayla, sütün ılık tadı, böğürtlenlerin mayhoş kızıllığı, kurtların, tilkilerin, yılanların kol gezdiği öykülerle bezeli o yıllara dönme arzusu belki. Kendi çocuklarıma ana dilimde ninniler söyleyemedim. Çünkü bana da söylemediler. İşte ben hem bana söylenmiş olmasını dilediğim hem de çocuklarıma söyleyebilmiş olmayı dilediğim ninnileri yazdım ve söyledim. Çocuklarımı büyütürken çokça Maria Montessori okur, “temrinin tekrarı” nın çocuk eğitimi üzerinde ne kadar olumlu etkisi olduğunu bilirdim. Aynı yöntemi kullanarak oluşturdum ninnileri. Bir gecede yazdım. Ertesi sabah Jon Wygens’a haber verdim. Aylar öncesinden Londra biletimi aldım ve organizasyon yapıldı. Bir hafta içinde, her gün eski mi eski bir metro istasyonu üzerindeki muhtemelen eski istasyon şeflerinin yaşadığı bir mekandan dönüştürülmüş absürd bir stüdyoda çalıştık. Yorulduğumuzda Londra sokaklarına attık kendimizi. Kaydederken çok mutlu olduk, eğlendik. Tikani Nanni’deki kuzu seslerini kendimiz yaptık. Kaydederken çokça esnedik, uykumuz geldi.
Umarım dinlerken sizler de benzer duygularla tatlı uykulara, ışıklı rüyalara dalarsınız.
Here is a video we have made with some cute children photographs for one of the tracks of the album.
İyi uykular……
Read Review of Today's Zaman Newspaper for the album Nanni here: http://www.todayszaman.com/newsDetail_getNewsById.action?newsId=287561
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder